1- Kendinizden bahsedebilir misiniz?
Ben Berkay Çetinkaya. 2017 yılında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldum. Mezun olabilmem 6 yıl sürdü, okulu 1 yıl uzattım. Şu anda Covance’da Klinik Araştırmalar Uzmanı olarak çalışıyorum. Bu işe başlayalı 3-4 ay oldu. Daha öncesinde başka bir klinik araştırma şirketinde çalışıyordum. Klinik araştırma şirketini açıklamam gerekirse sponsor dediğimiz ilaç şirketlerine dışardan hizmet sağlayan organizasyonlardır. Covance gibi şirketler, ilaç firmalarının klinik araştırmalar departmanına dışardan destek sağlıyorlar.
2- Okulunuzda aktif bir öğrenci miydiniz? İlk olarak ne açıdan aktif onu sormak isterim çünkü okul içerisinde yapılan kongrelerde veya yapılan çeşitli etkinliklerde yer almaya çalışıyordum. Hatta birkaç kongrenin tam olarak organizatör seviyesi sayılmasa da aktif rol oynayan takımında yer aldım. Onun dışında okulda yapılan halk sağlığı tarzı projelere destek olmaya çalışıyordum ama ders katılımı olarak çok başarılı bir öğrenci değildim. Katılımın zorunluğu olduğu derslere ve laboratuvarlara giriyordum.. Genel itibariyle aktif olmaya çalışıyordum. Hatta 2015 yılında, Eczacılık günü kapsamında, okuldaki arkadaşlarla kurduğumuz müzik grubunun konserini organize etmiştik. Ve beraber şahane bir konser düzenlemiştik, benim için en üst nokta buydu çünkü ‘Ben okulun bahçesinde sahne aldıysam artık gönül rahatlığıyla mezun olabilirim.’ diyerek orada bıraktım. 3- Endüstri eczacısı olmaya ne zaman karar verdiniz? Açıkçası üniversite sınavına girmeden önce aklımda vardı. Eczacılık okumak istediğimizden bahsedince yakın çevremizde aldığımız ‘Ne güzel dönersin memleketine açarsın eczaneni.’ algısıyla karşılaşıyoruz. Fakat ben Haziran 2011’de sınava girmeden önceki şubat ayında Eczacılık kafamda şekillenmeye başlamıştı. Ne yapmak istiyorum diye araştırırken eczacıların eczane dışında hastane ve endüstride de çalışabildiğini ve yurt dışı imkanlarının da olduğunu öğrenerek bu kararı verdim. Başlarda yakın çevreme şakayla karışık ’Ben memlekete dönmeyeceğim.’ diyordum ama bunda bir gerçeklik payı vardı. Hiç eczane açmayı planlamıyordum. Adımlarımı da bu yolda atmaya ve bağlantılarımı bu doğrultuda kurmaya çalıştım. 4- Hangi departmanda çalışmaya nasıl karar verdiniz? Laboratuvarda çalışmayı ve bir şeyler üretmeyi hayal ederek AR-GE alanında çalışmak istedim. Ama ne yazık ki Türkiye’de bu doğrultuda fazla bir çalışma yapılmıyor. Bu alana özel kurulmuş laboratuvarlar ya da ilaç geliştirmesi yapan çok yer yok. Bu yüzden AR-GE’ nin ofis kısmında olmayı tercih ettim. 5- Departmanınız hakkında bize bilgi verebilir misiniz? Klinik araştırmalar departmanında genel olarak ruhsat öncesi ve ruhsat sonrası faz çalışmalarını yürütüyoruz. Global ekip tarafından belirlenen ülkelerde, mesela yeni bir molekül çıktığında, faz-1 ve faz-2 çalışması yapıldıktan sonra faz-3 aşamasına gelinince daha geniş kitlelerle ve daha geniş hasta popülasyonlarıyla yürütülmesi noktasındaki çalışmalar bize geliyor. Bildiğiniz üzere faz çalışmaları -eğer yapılıyorsa- hayvan deneylerinden sonra ülkemize geliyor ve faz-3 çalışmalarından önceki aşamalar Türkiye’de çok fazla yapılmıyor. Son dönemlerde buna ek olarak ülkemize faz-1 ve faz-2 çalışmaları da gelmekte. Biz klinik araştırmalar departmanı olarak, yeni bir molekül çıktığında ya da var olan ve ruhsatı alınmış bir molekülün yeni bir endikasyonda denenmesi aşamasında görev alıyoruz. İlacın yazılan protokole uygun olarak ve belirlediğimiz hastanelerde yürüdüğünden emin olmak bizim görevimiz. (Protokol; o ilacın hangi hastaya, hangi koşullarda, hangi sıklıkla uygulanacağı ve hastalara hangi kan testlerinin yapılacağı gibi bilgilerin yazılı olduğu bir kılavuzdur.) 6- Daha önce klinik araştırmalarda staj yapmışsınız. Bu alanda staj yapmaktan kaynaklı olarak sürece hakim olmanız işe başvurduğunuz firmaların sizi tercih etmesinde etkili oldu mu sizce? Klinik araştırmalar departmanı, çoğunlukla o departmanın yaptığı iş ve işleyişinden haberdar olan kişilerle devam etmeyi tercih eden bir departman. Bu yüzden yapmış olduğum staj gerçekten çok faydalı oldu. En başta işe girişimin daha sonra da bu alanda yükselmemin en büyük kaynağı yaptığım staj ve stajım sırasında kurduğum bağlantılar oldu. 7- Sizin departmanınızda çalışan birinin daha sonra farklı bir departmana geçiş yapması mümkün mü? Herhangi bir ilaç firmasında birimler arasında geçiş yapmanız mümkün. Ben de biraz sektörde neler olup bitiyor diye araştırmalar yapıyorum ve bu konuda karşılaştığım örnekler var. Klinik araştırmaların size uygun olmadığını görürseniz ilaç şirketlerinin diğer departmanlarına geçebilirsiniz. Bu geçişler sırasında şirket kültürünü biliyor olmanız ve bir ilaç firmasında çalışmış olmanız size fayda sağlayacaktır. 8- Endüstride çalışan bir klinik araştırmacının sahip olması gereken yetkinlikler nelerdir? ‘’Multitasking’’ olarak da adlandırılan ‘’aynı anda birçok işi bir arada yapabilme’’ özelliği klinik araştırma konusunda insana çok yardımcı oluyor. Çünkü aynı anda birçok proje ile çalışıyorsunuz, takip etmeniz gereken hastalarınız oluyor. Birebir siz takip etmiyorsunuz ama çalışmaya katılan hastanın ilacı zamanında aldığından, herhangi bir advers olay gelişip gelişmediğinden ve doğru hastaların çalışmaya dahil edildiğinde siz emin olmalısınız. Hastanede hekimlerle, hemşirelerle, saha koordinatörleri ile birlikte çalışıyorsunuz ve bu ekibi yönetmek zorundasınız. O yüzden bu tarz durumlarda birçok işi aynı anda yürütebiliyor olmanız oldukça önemli. Bu takip mekanizmasını kurmak sizin elinizde. Onun dışında bütün dokümanlar yurt dışından geliyor, bütün kılavuzlar İngilizce hazırlanıyor bu nedenden dolayı İngilizce bilmeniz çok önemli. Olmazsa olmazlardan birisi hatta. İngilizce konuşma hususunda da yüzde yüz doğru bir dil bilgisi ile konuşma kaygınız olmasın kesinlikle. Aslında derdinizi anlatacak kadar ve karşınızdakini anlayacak kadar İngilizce biliyor olmanız yetiyor. Bir yazışma olduğunda, yurtdışı ekipleri ile bir toplantı yaptığınızda bir soru sormanız gerektiğinde kimse sizin mailinizdeki veya konuşmanızdaki dil bilgisi hatalarına bakmıyor. Tamamen anlatmak istenilen doğru bir şekilde karşı tarafa iletildiğinde İngilizceniz yeterli oluyor. Bunun dışında, çok sık hastane ziyareti yapmanız gerekiyor. Bu hastanelere gittiğimizde, dokümanları kontrol ediyoruz, dosyaları ve kayıtları inceliyoruz. Bunların doğruluğunu kontrol ediyoruz. Klinik araştırmalarda şöyle bir durum var; eğer yapılan işlem dokümante edilmemiş ise yapılmış kabul edilmez. Hastanede yapıldığını bildiğiniz bir şeyi yazılı görmedikçe yapıldığından yüzde yüz emin olamazsınız. Bunları kontrol etmek için gerek şehir içi, gerekse şehir dışı sık sık seyahat etmeniz gerekiyor. Bu yüzden sabah erken saatlerde yoğun tempoya ve seyahate hazır olmanız gerekiyor. Kısaca anahtar noktalar: İngilizce, multitasking ve seyahat diyebiliriz. 9- İşe başladıktan sonra kazandığınız yetkinlikler nelerdir? Açıkçası başlarda birçok işi aynı anda yönetme kısmı beni biraz zorladı. Yani zorladı derken buna alışmam ve bir sistem oturtmam gerekiyordu. Orada deneme yanılma yöntemiyle kendinize uygun bir sistem oturttuğunuzda çok çabuk adapte olabiliyorsunuz. Onun dışında İngilizce biraz başlarda zorluyor ki bu artık hepimizin ortak sorunu haline gelmiş durumda. Her ne kadar İngilizceyi ilkokuldan beri görüyor olsak da dışarıdan bir desteğe ihtiyaç duyuyor insan o yüzden İngilizce kısmını biraz geliştirmem gerekiyordu. Ama seyahat konusunda hiçbir sıkıntı yaşamadım. 10- Bizlere bir haftanızın nasıl geçtiğini anlatabilir misiniz? Sizlere pandemiden önceki bir haftamı anlatmak isterim çünkü iki dönem arasında gerçekten çok fark var. Pandemi öncesinde sürekli seyahat ediyordum, hastanelere gidip dosyaları kontrol etmem gerekiyordu, şimdi tüm bunları uzaktan yapmak zorunda kalıyoruz. Telefonla ‘Hasta dosyaları tamam mı, ilaç sayımları tamamlandı mı, sıcaklık sapmaları var mı?’ bu tarz şeyleri kontrol ediyoruz. Ama pandemi öncesindeki bir haftamı özetlemem gerekirse, vizitim varsa o gün sabah erkenden kalkıp koştura koştura havalimanına gidiyorum, hastaneye ulaştığımda tüm günüm tutulan dosyaları kontrol etmekle geçiyor. Ne kadar çok fazla hasta viziti olduysa ve protokol ne kadar karmaşıksa o dosyaları kontrol etmek o kadar uzun sürüyor. Tüm bunların öncesinde de hangi dosyaları kontrol etmem gerektiğine dair belirli bir hazırlık yapmam gerekiyor, hangi hastaların vizite için geldiğini, hangilerinin tedaviyi aldığını, hangilerinin takip aşamasında olduğunu kontrol etmem gerekiyor. Bir ya da iki günün sonunda (hastanede geçireceğin gün sayısı da hasta sayısına ve protokolün durumuna göre değişiyor) dönüyorum ve tüm bunlarla ilgili bir rapor yazmam gerekiyor. Eğer merkezin ya da hastanenin çalışma veya çalışma materyali anlamında bir eksiği varsa bunların tamamlanıp gönderilmesi benim sorumluluğumda. Global ekipler sık sık bizim saha ekipleri olarak girdiğimiz verileri sistemler üzerinden kontrol ediyorlar ve bu kontrolleri sırasında bazı sorularla karşılaşabiliyoruz. Verilerde bazı çelişkiler, sorular, eksikler olabiliyor. Bunlarla ilgili globalden gelen soruları hastanedeki koordinatörlerimizle birlikte çözüyoruz.
11- Sizce pandemi süreci atlatıldığında iş yapma şeklinizde bir değişiklik olacak mı? Bu sürecin sonuçları nasıl olabilir? Aslında bu biraz da pandemi döneminin ilerisinde belli olur ama benim öngörüm, yaptığımız vizitlerin ve seyahatlerin azalacağı yönünde. Global ekipler, mart ayından bu yana yapılan işleri değerlendirip bu doğrultuda karalar alacaktır. 12- Çalıştığınız departmanın sizi çeken ve keyif veren yönleri nelerdir? Çok nadir hastalıklarla, kanser hastalarıyla çalışıyoruz Bu hastaların tedavi alabiliyor olmaları hatta Türkiye’de olmayan tedavilere de ulaşabiliyor olması klinik araştırmaların insani açıdan çok tatmin edici bir yönü. Hastanın üçüncü dördüncü basamak olarak ruhsatlı bir tedaviyi, birinci ve ikinci basamakta almalarını sağlıyorsunuz. Bu tarz durumlar mesleğim açısından gerçekten çok tatmin edici oluyor. Özellikle tedaviler sırasında bu tedaviye yanıt verdiklerini görmek bizim için çok mutluluk verici oluyor. Hem iş olarak hem de bireysel olarak seyahat etmeyi gerçekten çok severim. Bu da benim için işin çekici noktalarından birisi. Bazı insanlar için zorlayıcı gelebilir hatta kısıtlayıcı bir faktör olarak görünebilir ancak ben bunu seviyorum. Sabah beşte uçağa binmek ve gece hiç konaklamadan geri dönmek gibi durumlar olsa da beni hiç zorlamıyor ve bunu gerçekten keyif alarak yapıyorum. Beni bir anlamda bu yönden de tatmin ediyor. Bir diğer yönü de global anlamda çok fazla bağlantıya sahip bir departman. Sürekli yurt dışındaki ekiplerle çalışıyorsunuz ve bir sorunuz olduğunda, gerek hasta üzerinde gerek protokoller üzerinde veya çalışmanın herhangi bir aşamasında bu sorunu direkt global ekiplere danışmanız gerekiyor. Çünkü çalışmanın bütün dizaynı onlar tarafından belirleniyor ve yurt dışından geliyor. Onlarla sürekli iletişimde ve bağlantıda olmak sadece klinik araştırma uzmanı olarak değil birçok ara pozisyon anlamında da yurtdışındaki imkanları bizlere gösteriyor ve bu da benim departmanımı sevmemi sağlayan şeylerden biri. 13- Keyifli yönlerinden bahsetmişken biraz da keyifsiz yönlerinden bahsedelim. Dört-dört buçuk yıllık bir deneyiminiz var sektörde. Bu süreçte zorlandığınız çok fazla an olmuştur, bize en unutulmaz olanı anlatabilir misiniz? Bu sorunla nasıl başa çıktınız? Açıkçası en çok zorlandığım dönem benim en çok keyif aldığım dönemdi. Yurt dışından departmanın tüm yönlerinin kontrol edileceği bir denetim bekliyorduk. Biz bu döneme hazırlanırken dört ay boyunca ofiste yattık kalktık, eve sadece uyumak için gittim. Bir bakıma çok zorlayıcıydı ama aynı zamanda sürekli ofiste arkadaşlarla çalışıyor olmak çok keyifliydi. 14- Çalıştığınız şirketin veya departmanın yurt dışı olanakları var mı? Evet, var. Türkiye’de klinik araştırmalar alanında aktif olarak çalışan şirketlerin çok fazla ara pozisyonu yok. Kısaca şöyle bahsedebilirim: Genel olarak klinik araştırma asistanı, klinik araştırma uzmanı, proje müdürü, birim müdürü ve ülke müdürü olarak devam eder. Yani 5 tane pozisyon var. En bilinenleri bunlar. Şirketlerin yapılarına göre de ara pozisyonlar değişebiliyor. Klinik araştırmaların yurt dışında daha fazla pozisyonu var. Her şirketin klinik araştırmalar alanında merkez seçtiği bir ülke var ve projelerin çoğunun başlangıç noktası orası. O yüzden de bu tarz ara pozisyonlar Türkiye’de olmasa da yurt dışında çok fazla var ve bunlara başvurup gitmek istediğinizde, görüşmede farkınızı ortaya koyduğunuz zaman yurt dışındaki ekipler sizi değerlendirecektir. Ülkemizde de bu şekilde yurt dışı pozisyonlarına başvurarak gidenler var. Benim klinik araştırma uzmanı olarak şöyle bir avantajım var, burada yaptığım bir çalışma nasıl yürüyorsa İspanya’da, İtalya’da, Almanya’da, Polonya’da da aynı şekilde yürüyor. Örneğin ben A molekülü ile B endikasyonunda çalışıyorum, aynı proje Polonya’da da aynı şekilde yürür. Aynı hasta grupları dahil edilir, hastalar aynı tedaviyi alır ve aynı sıklıkta hastaneye gelir. Bu yüzden yurt dışı olanaklarımız gerçekten çok fazla. Bu konuda çok avantajlıyız. 15- Departmanınızda yeterli sayıda eczacı çalıştığını düşünüyor musunuz? Sadece departman ile sınırlamamak lazım genel olarak sektörde eczacıların az olduğunu düşünüyorum. Çünkü eczacılar ilk fırsatta hastane veya eczane gibi diğer seçenekleri değerlendiriyorlar. 16- Şu an da eczane açma konusunda istihdam problemi yaşıyoruz. İlaç endüstrisi alanında gelecekte eczacıların istihdam problemi yaşayacağını düşünüyor musunuz? Açıkçası düşünmüyorum. Çünkü özel sektöre geçtiğinizde ilaç firmaları hem yaptıkları görüşmelerde hem de iş yapış biçiminizde sizin bir farkınız olduğunu görmek istiyor. Başlangıç olarak eczacıların sektörde bilinirliğinin kötü olduğunu düşünüyorum. Çünkü özel sektörde bir-iki yıl çalışıp ardından eczane eczacılığına geçen kişi sayısı çok fazla. Ama sağlık sektörü giderek büyüyor. Sürekli yeni çalışmalar geliyor, yeni ilaçlar çıkıyor. İnsan yeryüzünde varlığını devam ettirdiği sürece hastalıklar ve ilaçlar var olmaya devam edecek. İlaç firmalarında daha çok çalışana ihtiyaç duyulacak. O yüzden ben ilerleyen dönemlerde sektörde çalışan eczacı sayısının artacağını düşünüyorum. Eczane açmaya getirilen kısıtlamanın, eczacıların sektördeki varlığını ve bilinirliğini artıracağına inanıyorum. 17- Üniversite yıllarına dönseniz neyi farklı yapardınız? Bir de bu konuda bize bir öneriniz var mı? Açıkçası öğrencilik sürecinde pişman olduğum çok aşama yok. Özellikle şunu yapardım diyebileceğim bir şey de yok ama Erasmus’a gidebilmeyi çok isterdim. Bizim dönemimizde okulumuzun İngilizce eğitimi olan bir okul ile anlaşması yoktu. Almanya’ya veya Fransa’ya gidebiliyorduk, biraz araştırdım ve eğitim dilinin İngilizce olmadığını görünce bıraktım ama bu konuda biraz daha çaba göstermeyi isterdim. Çünkü Erasmus’a gidememek içimde ukde kaldı. Böyle bir keşkem var ama bu benim yüzde yüz sorunum değil. Eğer imkanınız varsa ve pandemi de el verirse Erasmus’a gitmenizi, öyle bir öğrenci değişim programı ile öğrenciyken bir sürenizi yurt dışında geçirmenizi tavsiye ederim. 18- Son olarak bir film ve kitap önerinizi alabilir miyim? Kitap olarak Jose Saramago’dan Körlük, Film olarak da Kaptan Fantastik’i önerebilirim.
Comentários